Thursday, February 11, 2010

Ideoloji

-Dun izledigim Amerikan yapimi "Sosyalizm'in Yukselisi ve Cokusu" isimli belgeselin ana fikri suydu: Sosyalist, Komunistler ve hatta Sosyal-Demokratlar'in amaci kendi kategorilerine gore birden ya da uzun vadede Komunist Utopya'yi gerceklestirmekti. Bunun icin temel aldiklari guc ise iscilerden cok endustri devriminden sonra iscilerin icinde bulundugu kotu kosullardi. Sonucta bu kosullar kapitalist ulkelerde duzeldi ve Sosyalizm en onemli motivasyonunu ve sonunda da bir donem dunya nufusunun yuzde 65'i uzerinde kurdugu egemenligini kaybetti. Bu cokusun bir baska onemli nedeni de Komunist Rusya, Cin ve ya Kambocya gibi bircok ulkede rejimin kendine uygun bireyler yaratmak adina dogaya karsi gelmeleriydi. Bir baska deyisle bu rejimler insanlarin icinden bencillik, hirs ve birey olma gibi 'dogal' olgulari sokup atmaya insanlara kendilerinden cok rejimi ve toplumu sevdirmeye calisip basarili olamadilar.

- Belgeslin sonunda sunucu, yapimin ana fikri baslikli konusmasini yaparken ozetle sunlari diyordu: "Sonunda sol utopya deneyi basarisizlikla sonuclandi ve Amerika gibi kapitalist ulkeler refaha kovusurken komunist blok ve sosyal-demokrat yonetimler coktuler. Bunun nedeni komuniszmin tersine Amerikan kapitalizminin insani degistirmeye calismadan oldugu gibi kabul etmesiydi."

- ???

- Her ideolojinin amaci insani yonetimi altinda ki insani o ve ya bu sekilde degistirmektir. Bu degisimin iki parametresi vardir. Insanlari ne olcude degistireceksiniz? Daha insancil olarak gordugum Demokrat, Sosyal Demokrat yonetimler insanlari asgari olcude degistirmeye calisirlarken (ornegin bir daha ki secimde kendilerine oy vermelerini saglamak gibi), kapitalist ve komunist rejimler bireyi tamamen degistirmeye amaclar. Komunist rejimler insanlari birey olmaktan soyutlamaya calisirken, kapitalist rejimler bireyi toplumdan soyutlamaya calisirlar. Ikinci parametre bu degisimin ne kadar bariz oldugudur. Iste seyrettigim belgeselin ve belkide genel olarak bircok kapitalistin atladigi nokta da budur. Kapitalistler, komunistlerin bireyi degistirmeye calistigi konusunda haklidirlar cunku komunistler bunu cok bariz ve hizli bir sekilde yapma egilimindedirler (ya da oyleydiler). Ama goremedikleri nokta kapitalistlerin bu degisimi hic hissettirmeden yaptigi ve butun basarilarinin burda gizli oldugudur.

- Gercekten de buyuk sirketler-hukumet-medya ucgeni insanlarin neyi istediklerine ve istedikleri seyi elde etmek icin ne yapmalari gerektigine karar verirler ve en onemli nokta sudur, bunu oyle basariyla yaparlarki birey bunu kendi karari sanir. Iste bence kapitalizmin en buyuk basarisi budur. Amerika'da insanlar bu sistemi o kadar benimsemislerdir ki kendilerini ozgur ve bilincli sanirlar.

- Burdan belgeselin sonunda ki yasli amcaya sesleniyorum "sizin dunya uzerinde ki basarinizin bir ayagi ekonomi-ordu-teknolojiyse digeri Hollywood'dur. Cunku Hollywood o kadar basarili ki 2010 yili itibariyle dunyada herkes kendini Amerika'da yasiyor saniyor."

Not: Bunun disinda komunizmin insan dogasini hice saydigi ve kapitalizmin insan dogasinin en buyuk zaafi olan acgozlulukten doyasiya yararlandigi hakkinda ayri birseyler yazarim.

Saturday, February 6, 2010

Tufek, mikrop, celik ve cokus...


- Gectigimiz gun daha onceden kitabini okudugum Jared diamond'un Tufek, Mikrop, ve Celik'inin National Geographic belgeselini izliyordum (siz de Ingilizce versiyonunu su linkten izleyebilirsiniz: http://topdocumentaryfilms.com/guns-germs-and-steel/). Kitabin ana sorusu cok basit ve ilginc: Neden bazi toplumlar antik Misir, Yunan, Roma ya da modern Bati gibi buyuk uygarliklar kurarlarken Yeni Gine ya da Afrika yerlileri gibi diger toplumlar bu uygarliklarin cok gerisinde kaldilar?

- Bu zor soruya Diamond'in cevabinin cevre ile ilgili olan kismi soyle: Butun buyuk uygarliklar Mezapotamya ve Akdeniz'de kurulmasinin nedeni bu bolgelerin hayvan ve tahil evcillesmesi bakimindan Afrika ve Avustralya gibi yerlerden cok daha sansli olmasi. Mezapotamya'da arpa ve bugday gibi protein bakimindan cok yuksek (besleyici) urunler ya da keci, koyun ve sigir gibi hayvanlar yetisir ve insanlar tarafindan evcillestirilirken bu urunler Avustralya, Amerika, Sahra colu Guneyinde kalan Afrika'nin bolgesel urunleri degillerdi. Ayrica Avrasyada'ki at ve sigir gibi tarimda is gucu olarak kullanabilenecek hayvanlarin tersine Avustralya, Amerika ve Afrika'da sadece domuz ve lama evcillestirilmisti ve bu hayvanlar is gucu olarak taridma hicbir onemleri yoktu.

- Bu faktorlerin varligi tarim ve hayvanciligin gelisimine ve uretim fazlasina sonucunda da yiyecek yetistirmekten farkli isler yapan uzman kisilerin ortaya cikmasina neden olacakti. Toplumlarda ki bu uzmanlar, politikacilar, din adamlari, ya da bilim adamlari buyuk uygarliklarin ortaya cikmasini sagladi.

- Tabi bu hikayenin ilk kismi. Bu avantajli Avrasya toplumlari bircok uygarlik kursalarda bu uygarliklardan hicbiri sonsuza kadar yasamadi. Hikayenin bu ikinci kismini da Diamond 2005 yilinda cikan "Collapse" (cokus) kitabiyla yanitliyor. Bu kitabin sordugu soruda su: bu uygarliklarin cokus nedenleri neydi?

- Ilk kisimda belirttigim gibi tarim ve hayvancilikta ilerlemis toplumlar buyuk nufuslari doyurabildikleri icin ilerleyebilmislerdir. Ama devasa tolumlarin devasa kaynaklara ihtiyaci vardir. Ve insan doganin kaynaklari uzerinde ne kadar hak iddia ederlerse etsinler kullandiklarini yerine koymazlarsa bu kaynaklar tukenmeye mahkumdur. Iste buyuk Orta Dogu halklari boyle kayboldular. Orta Dogu halklari petrolu saymassak kullanilmis ve tuketilmis bir dogayi miras almis durumdalar. Avrupa kendi tukenmis kaynaklarini Afrika, Amerika ve Avustralya'da yenilirken Orta Dogu'da ulkeler 1. Dunya ulkelerinden 3. Dunya ulkelerine dustuler.

- Bu da aslinda benim baska bir soruma cevap veriyor. Bugunun yuksek uygarlik seviyesi Bati'yi nasil bir son bekliyor? Bu konuda ben Diamond'in teorisinin dogru oldugunu dusunuyorum. Dunyanin dominant uygarligi eger cevre sorunlariyla ilgili birsey yapmaya baslamazlarsa sonlari ve ne yazik ki onlarla birlikte geri kalan butun dunyanin sonu buyuk cevresel felaketler sonucu batmis diger uygarliklardan farkli olmayacak.

- Diger buyuk problemde su, toplumlar iki buyuk iluzyona kendilerini cok cabuk kaptiriyorlar: dogayi kontrol ettikleri ve sonsuza kadar yasayacaklari. Amerika bugun ikisini de doyasiya yasiyor.



Monday, February 1, 2010

CHP sol mu?

- CHP'yle ilgili dusunduklerim eminim kimseyi mutlu etmeyecek ama acik konusayim ben artik CHP'nin "sol" hicbir yerini goremiyorum. CHP'nin sosyalist ve ya komunist olup olmadigini tartismamiza gerek yok heralde o zaman geriye tek bir ihtimal kaliyor o da CHP'nin sosyal demokrat olma ihtimali. Ihtimali diyorum cunku buna da pek inanmiyorum. Yakin cevremde bircok insan son secimlerde CHP'ye oy verdi. Bunlardan hic azimsanmayacak sayida bir bolumununde (neredeyse hepsi) oylarinin yonunu "baska kime vereyim ki?" ya da "AK Parti'dense..." mantigiyla belirlendi. Bunlar kimsenin ilk defa duysdugu seyler degil tabi. Benim burda ki orjinal sayilabilecek fikrim su. Ben artik CHP'yi de AK Parti'ye yeg tutulabilecek bir parti olarak goremiyorum. Neden?

- Oncelikli nedenimin biraz once bahsettigim gibi CHP'yi birakin sol ya da merkez sol, Demokrat ya da liberal (bizim kullandigimiz ekonomik anlamiyla degilde Amerikalilarin kullandigi ve az cok "tutucu" olmanin kavramsal zitti olabilecek anlamiyla) bile gormuyorum. Bunun baslica nedeni CHP'nin kendi icinde bir diktatorluge donusmus olmasi. Soyle dusunun ki Baykal'a karsi bir aday ciktiginda (Mustafa SArigul'un populist yaklasimindan da hic hoslanmadigimi belirteyim) bu iktidar mucadelesi hicbir sekilde demokratik bir platformda devam edemedi. Surekli ihraclar, ayrilmalar sunlar bunlar ortaya cikti. O acidan benim icin CHP ic yonetimi anlaminda demokrasiyi kesinlikle sindirememis bir parti.

- Ikinci nedenim ise su: CHP'nin muhalefet partisi olmayi cok benimsemis olmasi. Daha aciklik getirmek gerekirse benim gordugum kadariyla CHP'nin ic dis butun politikalari AK Parti'ye karsi cikmak, kotulemek uzerine kurulmus. Muhalefet partisini muhalefet yapmasi gerektigini savunabilirsiniz ama sadece muhalefet uzerine bir siyasi hareket yapici olmaktan tamamen uzaktir.

- CHP ile ucuncu problemim Ataturk'un ilkelerinden bazilarini cok benimserken bazilarini pekte fazla sahiplenmiyor olmasi. Sunu oncelikle belirteyim benim problemim bir siyasi olusumun Ataturk'un ilkelerini benimseyip benimsememesi degil, CHP'nin bir merkez sag parti olabilmek adina kendi geleneklerini hice sayiyor olmasi. Ornegin CHP'nin Devletcilik, Halkcilik, ya da Devrimcilik ilkeleriyle ilgili hicbir tasarrufu olmamasina ragmen Milliyetcilik (Ataturk milliyetciligi) ilkesine gururla sahip cikiyor olmasi gibi.

- CHP'ye son ve en ciddi elestrimse, hem partinin hem de parti tabaninin "orducu" olmasi. Turk Solu gibi "CHP solcusu" ya da "milliyetci-solcu" bir derginin de surekli bir soylem haline getirdigi gibi CHP (bundan sonra hem parti hem taban anlaminda) basi ne zaman sikissa "ordu goreve" turkuleri tutturmakta. Mesela ne zaman bir Kurt-Turk polemigi ya da Laik-Dinci catismasi olussa CHP cikisi ordunun gelip herseyi sifirlamasinda goruyor. Bunu bazi kesimler dile getirse de bir cok CHP'li de icten ice "en kotu ihtimalle ordu hala yerinde" seklinde dusunmekte. bu yazimin ana fikri cok basit: bu militarist/zorba tavir halkin iradesini hice saydigi icin kesinlikle anti-demokratikdir!

- Tarihe baktigimiz zaman sunu goruruz Rus devrimi, Fransiz devrimi gibi devrimler halkin kendi kaderlerini kendileri belirledikleri anlardir. Bu su anlama gelir, halk degisimi talep etmistir. Simdi daha tartismali bir iki sey soyleyecegim. Bu talep hakli olarak cok gurur duydugumuz Turk Devriminde sadece kismen vardir. Halk gercektende Kurtulus Savasi sirasinda kaderlerini kendi ellerine almislardir. Fakat ayni sey Laiklik ve Halifeligin kaldirilmasi, Saltanatin kaldirilmasi ve Cumhuriyetin ilani, Tekke ve Zaviyelerin kapatilmasi, Kadinlara secme ve secilme hakki verilmesi, ya da Sapka ve Kiyafet Devrimleri icinde soylenebilir mi? Bir baska deyisle halk gercekten bu kokten degisiklikleri talep etmis midir? Benim icin cevap acik ve bu cevabi Turk halki Cumhuriyet tarihinde defalarca vermis ve vermeye devam etmektedir. Cok partili doneme gecilmesinin ardindan CHP 1950, 1954, 1965, 1969, 1995, 2002, 2007 (vesaire vesaire) (Ecevit donemi ve 1950 oncesi Ismet Inonu'nun ilk secimi 1946 haric) tum bu secimlerde acikca dinci Refah Parti'si dahil olmak uzere CHP, Ataturk'un partisi, rakibine kaybetmistir. Acikcasi bu sunu gosteriyor ki devrim bu halkin cok buyuk bir kismina hic ulasmamistir.

- O zaman soru su: CHP bunu kabullenip kendini degistirmeye ve ne anlatmak istiyorsa herkese ulasmasina mi ugras vermektedir? Bir baska deyisle tepeden inme devrimi tabana benimsetmeye mi calismaktadir? Cevap hayir. CHP'nin malesef yaptigi tepeden inme goruldugu icin bazi kesimlerce hic benimsenmemis ilkeleri daha da bozarak ordu ve darbe tehdidiyle insanlarin bogazindan asagi itmektir.

- Iste bu yuzden ben de "bir gun Iran olur muyuz?" korkusu tasiyorum. AKP'nin sinsi gordugum karakterinden degil karsisinda bizi kurtarmasini bekledigimiz gorusun demoktarik olmayan ve insanlari kiskirtan yapisindan...

Tuesday, January 26, 2010

Itaat.

- Bugun asistanligini yaptigim Psikoloji'ye giris dersinde klasik bir Sosyal Psikoloji deneyi olan Milgram Deneyi'nin gercek goruntulerini ilk kez izledim. Deneyi universitedeyken (bir cok kez) ogrenmistim. Ama bugun goruntuleri izleyince itaatin ne denemk oldugu hakkinda biraz daha dusunmem gerektigini anladim.

- 1961'de Yale Universitesi Psikoloji Profesoru Stanley Milgram insan itaatinin sinirlarini belirleyecek bir deney baslatir. Deneyde (resimde goruldugu gibi) deneyci (E) ve denek (T) bir odada otururlar ve obur odada bir baska kisi oturmaktadir (isbirlikci, L). Denek bu kisiyi gorememekte ve deneyciyle isbirligi yaptigini da bilmemektedir. Denek'in gorevi bu kisiye diger odadan sorular sormak ve her yanlis cevabi icin bu kisiye 15 volttan baslayarak ve her yanlis cevapta 15 volt daha arttirarak elektrik soku vermektir. Tabi denek bilmese de iceride cevaplari veren kisi aslinda elektrik soku almamaktadir. Yinede isbirlikci her elektrik sokunda feryat figan bagirir, odadan cikarilmasi icin yalvarir, fakat deneyci denek ne zaman deneyden ayrilmak istese butun sorumlulugu deneycinin yuklendigini belirtir ve devam etmesini ister.

- Deneyin sonucu gercekten acidir. Deneklerden yuzde 65'i icerideki kisinin aci cigliklarina ve yalvarislarina ragmen elektrik sokunu insan icin olumcul oldugunu bildikleri 450 volta kadar cikarirlar. Bu Milgram'a gore Yahudi soykirimi gibi insanlik disi bir cok felakete yol acan insan dogasinin bir parcasidir: Kisi sorumlulugu alan baskasi oldugunda, yani yaptigi seyden sorumluluk duymadiginda en korkunc suclari isleyebilir.

- Iste bu rasyonel dusunce disi ve vahsi parcamiz toplumlarin cinnet hallerini acikliyor. Emirleri baskasindan aldigi zaman en normal insan bile en insanlik disi suclari isleyebiliyor. Itaat etmek dogasi geregi bizim sorumluluklardan kacis noktamiz. Politik ya da dincel liderler yine bu gorevleri goruyorlar.

- Kisa kesiyorum... Anafikrim su itaat kesinlikle surekli olarak monitor edilmesi (izlenmesi ya da kontrol altinda tutulmasi) gereken bir olgudur. Birinin (bir seyin) dedigini sadece bulundugu konum nedeniyle kabul etmeyi reddetmemiz ve denilen herseyi (ama herseyi) sorgulamamiz demokratik, rasyonel ve humanist insanin bir parcasidir! diye dusunuyorum.

Friday, January 22, 2010

Notlar

Bir kac ufak not:

- Amerikayla ilgili yazdigim notta cok bir artistlesmisim.

- Hala niye bu kadar ABD karsiti olupta ABD'nin etinden sutunden yararlandigimi yazmamisim.

- Bir hikaye yazmak istiyorum.

- Blogumun 1.000.000'nuncu followerina bir Porche hediye etmeye karar verdim.

- Blogumun 5.000.000'nuncu postunu Obama'ya yazdirmaya karar verdim. Girisimlere basladim. Simdilik google, search "Obama's address'...

- Yazacagim hikayenin konusuna karar veremiyorum.

- Turkiye'yi cok ozledim. Eskiden Paris'e surgune gonderildi Amerika'da surgunde yasiyor denildiginde adamdaki bala bak derdim. artik oyle dusunmuyorum.

- Turkiye'ye bu yaz dondugumde havalaninda Kemal Dervis gibi karsilanmak istiyorum (bunu daha once soylemistim bir daha soyluyorum).

-Buraya ne yazsam kimseyi incitmemek icin kendimi sansurluyorum sonra durup durup kendimi incitiyorum.

- Bugun asistanlik yaptigim icin yayinci sirket dersin 170 dolarlik kitabini bana hediye gonderdi cok mutlu oldum.

- En onemlisi bu hafta futbol ligi tekrar basliyor. Futbol ile ilgilendiginizde politik olmak gercekten cok zorlasiyor. Bununla ilgili biraz daha yazarim.

Politik Insan

- Yine bir onceki postuma referans vererek baslayayim. Evet, dogrudur ki insanlarin politik olmalari gerektigini dusunuyorum. Bence herkes dunyada ulkede neler olup bittiginden haberdar olmali ve ustune dusunmeli.

- Surada ikilem basliyor benim icin: gercek bir aktivist olup hayatimizi dunyanin iyiligine adayan birer idealist mi olmali yoksa herseyden vazgecip kendi kisisel dunyamizla mi ilgilenmeli? Bu daha cok kisisel bir soru. Ama benim icin bu soru onemli cunku bazen olan bitene cok sinirlendigim zaman birakip herseyi gercekten birseyler yapmam gerekiyor gibi hissediyorum. Yani sicak yatagimda kucagimda laptop saga sola ahkam kesmek gibi degil gercekten birseyler yapmak... Zizek'in izledigim (youtube) bir konusmasinda bir fikra anlatiyordu (fikrayi edep sinirlarinin disinda olmasi nedeniyle tamamini sansurluyorum). Fikranin ana fikri tatlisu solcularinin ya da sosyal-demokratlarin nasil kendi kendini kandirdigiydi. Gercektende benim durumum da bu. Birseyleri degistirmek cok istiyorum, herhangi birseye katkim olsun cok istiyorum bu yuzdende bu blogu yaziyorum ve bir yararim oldugunu dusunuyorum. Zizek'in edepsiz fikrasi ne zaman aklima gelse bu kendini tatmin halinden utanc duyup tamamen pasifist olmaya karar veriyorum bir kac gun icinde de yine "birsey yapmali" moduma geri donuyorum.

- (tekrar) Gercektende insan birsey yapmali cunku insan dogasinin nasilsa bir parcasi adalet duygusu. Adaletsizlikler karsisinda bazilarimiz sinirine engel olamiyor (mesela ben). Bu adalet duygusunun onune gecebilecek belkide tek duygu bencillik. Bencil insan gercektende kendinin ya da kendi grubunun (ailesinin, hemsehrisinin, ya da milletinin) cikarlari soz konusu oldugunda adalet duygusunu cok kolay terkedebiliyor. Biz kendi kendini kandirmayi cok iyi bilen yaratiklariz. Biz, ozellikle de dogulular, ailemiz soz konusu oldugunda tum ilkelerimizi bir kenara birakabiliriz (oyle olmali ya da olmamali demiyorum). Adalet duygusunu kaybettigimizde de geriye dusunecek hicbirsey kalmiyor cunku (iki post geriye sariyorum) "biz her zaman hakliyiz".

- Tekrar kisisel durumuma geri gelirsem, benim bugunku sorum su: ben adalet icin kendi hayatimdan ne kadar feda edebilirim? Bir cok insan tum hayatlarini feda ettigini dusunursek o insanlar gibi tamamiyle ozel hayatimdan siyrilmis bir "ozgurluk savascisi" olamayacagimi bende biliyorum. Kariyerimi belki ama ailemi asla geride birakip dunyanin herhangi bir yerinde hic tanimadigim insanlari kurtarmaya gitmeyecek kadarda aile-benciliyim. O zaman yapabilecegim tek sey orda burda insanlarin dunyada olan bitenle ilgili bilinclenmesini saglamaya calismak. Kisacasi kisisel politik tatminime devam etmek.

- Insanlarin politiklesmesininde sinirlari olmali. Bolsevik devriminden sonra halkin surekli calisan birer politik robot haline getirilmesinin tamamen ruhsuz, tolaranssiz ve kisisellikten yoksun hayatlar ortaya cikardigini dusunursek yuzde yuz politik hale gelmenin cok da saglikli olabilecegini dusunmuyorum. Sonra duruyorum dusunuyorum ve diyorum ki "ya ama birsey yapmali" hahaha! Ne kadar garip hayat hep bir ikilem.

Thursday, January 21, 2010

Yine Amerika yine Amerika...

- Amerika'yla ilgili konusmaktan kendimi alamiyorum.

- Bugun heryerde ABD'nin Pakistan terorist avina ciktigini duyduk. ABD'nin Afganistan'daki varligi yetmezmis gibi burayi bir us olarak kullanip Pakistan'da da askeri operasyonlar duzenledigini ya da terorist avi sirasinda bircok sivilin de oldugunu duymak beni hic sasirtmadi. Beni sasirtan (ama yine aslinda hic sasirtmamasi gereken) sey ABD'li diplomatlarin Pakistan ordu ve hukumetine acikca ulkelerini nasil yonetmeleri gerektigini anlatan tavirlari ve konusmalari oldu.

- Bunun ne kadar devam edecegini merak ediyorum. ABD Birinci Dunya Savasi ve hatta daha oncesinde gelistirdigi taktigini 2010 yilinda hala kullaniyor ve dunyanin diyecek hicbirseyi yok gibi... Soyle hizlica bir kac ornege bakalim.

-Yil 1903 yer Kolombiya, ABD once Panama'nin ozgurluk hareketini acikca destekliyor, Panama'nin kolombiya'dan ayrilisindan sonra 1914 yilinda Panama kanalini yapiyor ve kanal bolgesinin korumasi ve idaresini kendine veriyor. 1977' de Panama Kanali'nin 1999'da Panama'ya gecmesini iceren anlasma Panama darbeci General Torrijo ve Amerikan Baskani Jimmy Carter arasinda imzalaniyor. Bunu takiben 'ultra-konservatif' Reagan doneminde Amerikan cikarlarini koruma plani devreye giriyor. 1983'de CIA'in resmi calisani General Noriega Panama'nin yonetemini bir darbeyle ele geciriyor. 1987'de Noriega'nin da istenilen Amerikan cikarlarina hizmet etmemesiyle ABD bugune kadar goz yumdugu Noriega'yi uyusturucu kacakciligi ile suclayip sonucta ABD'nin Panama'yi isgaliyle sonuclanan surec yasaniyor. Sonucta ABD tamamen elemine olmus Panama Ordusunun (yine ABD tarafindan) Kanali koruyamayacagi gerekcesiyle Carter-Torrijo anlasmasini askiya aliyor. 2000 yilinda Amerkan yanlisi Panama hukumeti Panama'nin gelecekte de resmi bir ordu kurmasini engelleyen kanunu gecirerek sonuca noktayi koruyor.

- Yil 1970 sosyalist Salvador Allende Sili'de bir azinlik hukumeti kurarak ulkenin basina geciyor. Allende uyguladigi ekonomik program sonucu ulkenin bankacilik, ve madencilik sektorlerini yabanci sirketlerin (cogunlukla ABD'li) elinden alarak millilestiriyor. Sonucta beklenen oluyor ve General Pinochet 1973'te ulke yonetimine el koyuyor. Yaptigi ilk icraatlar ulke ekomomisini ABD'li unlu ekonomistlere (bakiniz Sikago Universitesi Ekonomistleri) birakmak ve Allende'nin millilestirdigi sektorleri yabancilarin eline geri vermek oluyor. Ilginctir Saddam Huseyin'in diktatorlugune dayanamayip kendini Irak'in ozgurlestirilmesine adayan ABD, Pinochet'nin 20 yil suren ve binlerce insanin olduruldugu ve iskence gordugu rejime sempatiyle yaklasiyor.

- 1962 Dominik Cumhuriyeti Diktator Trujillo'nun ardindan, sol goruslu Juan Bosch basa geciyor. Hemen ardindan baska bir cunta ulkeyi ic savasin esigine getiriyor. 1965'te ABD Baskani Lyndon Johnson cuntanin yenilecegini ongordugu icin Dominik Cumhuriyeti'ne askeri mudahele karari aliyor. Sonuc yine bir kukla hukumetin kurulmasi oluyor.

- Yil 1979 El Salvador'da bir dizi millilestirme yapan solcu hukumet ABD'nin destekledigi Napoleon Duarte cuntasi ulkeyi 13 yil suren bir ic savasa surukluyor. SOnuc 75000 kisi oluyor.

- 1953 Iran... Iran'in ilk secilmis basbakani Mossadegh petrol sektorunu millilestiriyor sonucta ABD Baskan'i Eisenhower, acik bir askeri operasyonla Mossadegh'i deviriyor ve Sah'i surgunden geri getiriyor. Sonuc yine millilestirilmis sektorlerin ozllesmesi.

-Liste uzun: 1959 Vietnam, 1983 Grenada, 1970 Arjantin, 1968 Endonezya vesaire vesaire...

-Ve 2002... 1998'de secilen ve Venezuela'nin petrol sektorunu millistiren Hugo Chavez 2001 ve 2002 de baskentin solcu Chavez taraftarlari ve sagci Amerikan yanlilarininlarin catismalarina sahne olmasi sonucu bir darbeyle turuklaniyor. Kurulan hukumet millilesen petrol sektorunun tekrar ozellestirmesine karar veriyor ama halk bir ilki gerceklestirip Chavez'i tekrar koltuguna geri getiriyorlar. Kacan darbeciler ise tabiki solugu ABD'de aliyorlar.

- Bu kismi anne-babamin jenerasyonu benden daha iyi bileceklerdir o yuzden dediklerimin tersini yasadiklarini iddia eden olursa cok ustelemeyecegim.

- 1980 Turkiye... 1977'de ABD ve diger buyuklerin sozunden cikan Ecevit Kibris'a mudahele ediyor takip eden 3 yil icinde ortaya yine bircok katliam ve catisma cikiyor. 1980'de ordu yonetime el koyuyor. 1982'de acikca Amerikan yanlisi olan Ozal ulkeyi hala suren bir ozellestirme icine sokuyor.

- Diyebiliriz ki butun bunla soguk savasin tansiyonu altinda ve Sovyetlerin'de benzeri mudaheleleri sonucunda olustu. Bu kismen dogru. Gercekten de Sovyetlerin Afganistan'a mudahelesi ABD'nin herhangi bir mudahelesinden daha az kotu degildi. Ama kesin olarak soyleyebilecegimiz sey su. Tek kutuplu dunyada ABD'nin ekonomik cikarlarini korumak icin 2002'de Venezuela'da, daha sonralari Dogu Avrupa'da, Irak ve son olarak Iran'da yaptiklari bir Sovyet tehditi olmadan cok daha acimasiz ve kustah. Artik daha onceden Sovyet tehditinden cekinerek yapmadigi askeri operasyonlara basvurabiliyor ve daha fazlasi IMF ve World Bank'i kullanarak ekonomik olarak ulkeleri ve insanlari kendi cikarlari icin yerle bir edebiliyor (benzeri ekonomik operasyonlar yakin gecmiste Rusya, Kore, Endonezya gibi ulkelerin gelismekte olan ekonomilerini tamamen sifirlayabilidi).

- Ama asla bir sol-sag romantisizmine kapilmamk gerektigine inaniyorum. Bana gore artik solculuk ve sagcilik tarihe karisti. Artik insanlar globalizm ya da anti-globalizm saflarindan birini seciyor. Ben acikca anti-globalist olmamiz gerektigini soyluyorum. Aksi takdirde kukla hukumetlerin yonettigi kukla insanlar olmaktan kurtulabilecegimize inanmiyorum.

Not: O zaman senin bu kadar karsi oldugun Amerika'da ne isin var diye sorabilirsiniz. Bunu uzun uzun bir ara yine anlatirim ama simdilik: Doktor Jivago'nun kahramani (dogal olarak Dr. Jivago) romanin bir yerlerinde Bolsevik Devrimi'nin nasil kisisel dunyalari ve kisisel gorusleri yok ettigiyle ilgili bir konusma yapar. Ben bunun dengesinin nasil kurulabilecegini simdilik bilmiyorum ama yazarim.

Not: Cok uzun yazmisim simdi Banu'ya bunun dilbilgisini kontrol et desem mi bilemedim simdilik bu kopyasiyla idare edin.